Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi macerasına son 16 turunda elenerek noktayı koydu. Deplasmanında 2-0 kaybettiği Sevilla’ya karşı Kadıköy’de 1-0 galip gelmesi tur için yeterli olmadı. Turun kaçmasında; beceri, hatalı değişiklikler, yanlış kararlar, inat ve ısrar, taraftar ve şans vardı…
Son 16 turunda bu kupayı en çok kazanan Sevilla’yı çekti Fenerbahçe, form olarak belki de en çok çekmesi gereken zamanda çekti. Oyun olarak bunun cevabını da verdi aslında ancak futbol bir sonuç oyunu ve Fenerbahçe sonuç olarak kaybetti, elendi. İlk maçın ilk devresinde kusursuz bir ana plana sahipti Fenerbahçe, 4 tane çok net gol pozisyonu harcadı. Kadıköy’de de keza yine 3 net pozisyon harcadı. Avrupa arenasında, bu seviyede 7 pozisyon harcarsan elenmeye mahkumsun. Fenerbahçe gibi Avrupa arenasında istikrarlı olamayan camianın böyle eleme turlarında “olmayanı var etmesi” yoktan pozisyonları gole çevirmesi gerekirken bulduğu fırsatları cömertçe harcamaması gerekiyor. Total istatistiklerde 25 şut atan, rakip yarı sahada 25 kez buluşan, 3’e yakın xG üreten Fenerbahçe 1 gol atabildi. Bu işin istatistiki tarafı. Peki ya tur nasıl gitti? Jorge Jesus’un adam adama eşleşmede sayısal olarak eksik kalmama derdi sebepli 3-4-3 tercihi başlıca sebeplerinden birisi pek tabii olabilir ancak ana maç planından ziyade oyuncu değişikliklerinde yaptığı ve yapamadığı hatalar turun kaçmasının ana etkeni oldu. Deplasmanda, yaptığı değişiklikler ile merkezi vermesi, Kadıköy’deki maçta ise orta sahayı geçme derdi dahi olmayan Sevilla’ya karşı arkadan/stoperden eksilip öne hücumcu almak için tam olarak 84 dakika beklemesi… Akıl tutulması…
İşin teknik direktör kısmı bu iken; bir de taraftar nezdinde yapılması gereken öz eleştiriler var… İkinci devre 45-55 arasına 4 pozisyon sığdıran, akın akın gelen, baskıyı arttıran ve on dakikayı kapatan Fenerbahçe’nin karşısına taraftarı çıktı. Taç kullanmaya bile gitmeyen, her hamlesi yavaş ve darbe aldığı anda yerden kalkmak bilmeyen, tempoyu düşüren Sevilla’ya karşı tam tempoyu arttırmışken 62. dakikada kaleciye çakmaklar atmak maçtan tam olarak 8 dakika çaldı ancak 8 dakika çalmakla kalmayıp tüm momentumu, ritmi kaçırdı. Arda Güler’in oyuna ağırlık koyduğu dakikalarda, tempoyu yakalamışken, üst üste saldırırken, Sevilla da keza afallamışken oyunu öylesine durdurmak bir anda son 20 dakika kalmasına mecbur bıraktı oyuncuları… Bu seviyede herkesin tam konsantre olması gerekirken taraftarın yaptığı işi mantıki çerçevede değerlendirebilmek çok güç.
Fenerbahçe adına maçın en iyi ismi Arda Güler ve İsmail Yüksek’ti. İsmail, en son 5 ay önce 60 dakika forma giymişti. Başakşehir maçı. Jesus, bir anda İsmail’e forma verdi ve tam olarak Bundesliga topçusu misali oynadı İsmail. Kendi metrekaresine, alanına hapsolmadan aldığı topları dikine kullanan, sadece yatay pasla yetinmeyen, topu dikine dürten, uzaktan şut atan, oyunu sağa sola attığı toplarla da açan İsmail, Avrupa arenasında kendisini çok da iyi göstermiş oldu. Arda Güler için ise yine vitrin yaptığı gecelerden biri yaşandı. Arda, 10 numaralı formasıyla çıktı Sevilla karşısına ve gerçekten 10 numara sorumluluğunda da top oynadı. Soğukkanlılığı ve liderliği, maça koyduğu ağırlık, Fenerbahçe futbolcularının Arda’yı araması, rakibin iki kişi ile marke etmeye çalışması belki de bu gece transferini sağlayacak kendisinin… İkinci devrenin başında 33 metrelerden kalçadan çıkardığı şut ve imza ortası ile King’in amiyane tabirle ağzına kesmesi de turu almak için sadece şansın yanında olmadığını gösterdi hepimize.
Fenerbahçe için önemli olan bu seviyede sürekli var olması, olabilmesi. Süper Ligde sürekli şampiyon olmaktan da önemli olan UEFA’da yer almak. Elenmeyi dahi öğrenebilmek. Avrupa’da saygı duyulabilmek. Fenerbahçe tarihinde sadece 3 kez UEFA Avrupa Ligi son 16 turu başarısı var, buraların gediklisi olmak ve acıyı kederi burada tatmak gerekiyor. Avrupa arenasında yaşattıkları için Fenerbahçe’ye teşekkürler. Fazlası olabilir miydi? Kesinlikle hak etmiştik.
THY Euroleague | Anadolu Efes'ten beklenmedik mağlubiyet