Söze nasıl girsem bilmiyorum ama çok pişmanım çok! Bugüne kadar ki hayatımda, koşulsuz şartsız bir vatanı bir de Fenerbahçe’yi çok sevdim. Öyle sevdim ki bazen Fenerbahçe yüzünden kalpler kırdım, hoş olmayan şeyler söyledim. Geçmişe dönüp silme hakkım olsa 1 tekini dahi tutmaz, hepsini silerdim. Çok hakemlere kızdım, çok rakip futbolculara kızdım, çok şeye kızdım ama bugün olsa yine yapar mısın derseniz, artık yapmamak üzere pişmanım işte! Ve eminim tek ben değilim…
Depremin üzerinden 1 hafta geçti, ve bir haftadır karnım acıkınca bile suçluluk hissediyorum kendimde. Isınamıyorum! Sürekli üşüyor yüreğim. Şems-i Tebrizi’nin Mevlana’ya öğüdü gibi “Dünyada biri üşüyorsa, sen ısınamazsın” dediği gibi ısınamıyorum! Daralıyorum ve çıkamıyorum bu daralmadan.
Depremin şiddetini oradakiler kadar olmasa da Kayseri’de iliklerine kadar hissetmiş biri olarak diyorum bunları. Çocuklarımın gecenin bir yarısı sallanan evde, yatakların yanına çökertip hayat üçgeni kurmaya çalıştığım anda “Baba kurtar bizi” diye ettikleri feryadın binlercesini duyuyorum başka çocuklardan, başka babalara eder şekilde. Üşüyorum, rahmetli Muhsin Yazıoğlu’nun üşüdüğü gibi ve herkes kendi içinde yalnız şu anda. Bende dahil. Ne desem ne yapsam diye çırpınıp duruyorum.
Ben evlatlarıma ve öğrencilerime aman dışarıda şunu yemeyin, olmayan görür de canı çeker derken sosyal medyada çocuklarım ile fotoğraflarımı dahi paylaşmayan adamım, birilerinin canı çeker diye. Mahcubum! Üzgünüm. Yıkılmış haldeyim…
Hanım ve çocukların bozulan psikolojisi ve ertelenen okullardan dolayı eşimin memleketi Konya/Ereğli’ye gelip köyde sürdürüyoruz birkaç gündür yaşantımızı ama ne musluktan su içebiliyorum yağan kardan keyif alabiliyorum. Sanki enkazın altında kalan benim…
Elimden geldiğince, internet çektiğince RT yapıyorum twitterda ve ulaştırmaya çalışıyorum yardım isteklerini. Video çekiyorum belki de kendimi bulduğum sayılı yerlerden biri bu ekranlar diye. Bazen de kızıyorum felaketten propaganda çıkarmaya çalışanlara, takipçi kasmaya çalışanlara vs. Ama kızgınlığım dahi kısa sürüyor, acaba diyorum acaba bir kişiye daha umut olabilir miyim?
En çok da yağmacılardan ve yağmacı ruhlu insanlardan nefret ediyorum bu süreçte. Nasıl diyorum nasıl? Nasıl böyle kötü olabilir insan?
Bir taraftan ise takımların, taraftarların yaptıklarına bakıp gurur duyorum. Enkaz altındaki Elif’i çıkaran Trabzonlu muhtarın “Bende artık Fenerbahçeliyim” deyişini, Muslera’dan forma isteyenleri, Cenk Tosun’a mesaj gönderenleri, TS Club kıyafetini alınca mutlu olan depremzedeleri ve sayamayacağım pek çok şeyi…
Kimse bu satıları zorla yazdığımı düşünmesin ama defalarca özür dilemek geçiyor içimden bu zamana kadar kırdığım, yanlış anlaşıldığım ya da üzdüğüm herkesten. Haklı ben bile olsam özür dilemek. Ben hep iyi insan olmaya çalıştım ama yanlışlarım da çok oldu. Bir kez daha özür dilerim herkesten.
Meğer ne boş kavgaların ne boş lafların içine sıkışmışız diyorum bolca. Trabzonsporluyum bir taraftan da, muhtarımız sayesinde, Galatasaraylıyım bir taraftan da yardımda bulunan onca kişi yüzünden, Beşiktaşlıyım bir taraftan da yağmacı avındaki Çarşı grubunun katkılarıyla, Ankaragücü taraftarıyım bir yandan da çıkardıkları depremzede forması yüzünden ve ülkemizde ne kadar güzel takım varsa, hepsinin taraftarıyım artık…
Sözlerimi bitirirken sizlere bir abi, bir kardeş ve bir dost olarak diyorum ki “Dünyada ölümden başkası yalan” ne olur oluşan bu kardeşlik ortamını ölene kadar sürdürelim. Madem dünya fanidir, değmiyor kalben alakadar olmaya o halde dünya sonrasını düşünelim ve bırakalım kavgaları. Milat sayalım 6 Şubat’ı ve öncesini hiç konuşmayalım. Şahsım adına ben söz veriyorum, bundan sonra göreceğiniz Mustafa Hoca konusunda da belki memnun olmayacaksınız ama olabildiğince bu anları hiç unutmayan birini göreceksiniz karşınızda.
Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum…
Saygılarımla, Mustafa Hoca…
DEPREMDEN DOLAYI LİGDEN ÇEKİLEN TAKIMLAR